Nava Sarayı
Şimdi La Laguna'nın en dikkat çekici yapılarından biri olan Nava Sarayı'nın önündeyiz. Hiç düşündünüz mü, 16. yüzyıldan kalma bir ev bugün nasıl bu kadar canlı ve etkileyici durabilir? İşte tam da burada durum böyle – Nava Sarayı 1585 yılında, 1500 yılından beri etkili bir aileye ait olan bir arazi üzerine inşa edilmiş.
Bu sarayı özel kılan sadece yaşı değil, aynı zamanda duvarlarında saklı olan tarih. 18. yüzyılda bina tamamen taşla kaplanmış ve ona karakteristik görünümünü kazandırmış. 1776 yılında Tomás de Nava y Grimón y Porlier, yani Villanueva del Prado’nun beşinci Markisi, bu taş kaplamayı yaptırmış. Saraya bugün hâlâ korunan yeni bir yüz kazandırmış.
Ana cepheye bir göz atın: İki katlı ve tamamen taştan yapılmış, simetrik pencerelere sahip. Giriş kapısı Korint düzeni sütunlarla çerçevelenmiş – göze hemen çarpan bir detay. Üst kattaki pencereler ise Toskan mimarisine özgü pilasterler ve üçgen alınlıklarla süslenmiş. Farklı mimari stillerin bu birleşimi, sarayı Kanarya mimarisinin bir şaheseri kılıyor; burada Manierizm, Barok ve Neoklasisizm bir arada görülüyor.
Biliyor muydunuz, 18. yüzyılda Nava Sarayı, entelektüellerin buluşma noktasıymış? "Tertulia de Nava" adındaki bu toplantılar, Aydınlanma dönemi boyunca burada zeki zihinlerin önemli fikirler paylaştığı ortamlar yaratmış. O zamanlar bu salonlarda yaşanan canlı tartışma ve fikir alışverişlerini rahatlıkla hayal edebiliriz.
Sarayın planı dikdörtgen şeklinde, iki iç avlusu ve arka bahçesi bulunuyor. Ne yazık ki bina şu anda restorasyonda, bu nedenle içini gezemiyoruz. Ancak sadece cepheye ve ardındaki tarihe bakmak bile burayı yürüyüşümüzde önemli bir durak yapıyor.
Son olarak küçük bir düşünce bırakmak istiyorum: Acaba bu sarayın taşlarında gizlenmiş kaç hikaye ve sır olabilir ki, bugün sadece üzerine düşünebiliyoruz? Nava Sarayı, sadece bir yapı değil; La Laguna'nın kalbinde yaşayan, tarih dolu bir parça.




