Dünya genelinde 4,346 yürüyüş & 47,890 POI

San Cristóbal de La Laguna'de bir yürüyüş

Göz Alıcı Saraylar, Tarihi Kiliseler ve Canlı Bir Pazar — La Laguna'yı Yürüyerek Keşfet

LocoLoco
3.1 km
37 min
5

Açıklama

La Laguna'da rahat ve keyifli bir yürüyüşe çıkıyoruz, burada bahsedilen sırayla adım adım ilerleyip, binaların cephelerine, sakin kiliselere ve hareketli pazar tezgahlarına zaman ayırıyoruz. Gezimize, görkemli cephesi ve huzurlu avlularıyla genellikle sergilere ev sahipliği yapan bir soylu sarayı olan Palacio de Nava'dan başlıyoruz. Ardından, sanat eserleriyle süslü altarları ve manevi atmosferiyle Iglesia de Santo Domingo'ya doğru ilerliyoruz. Casa de los Capitanes Generales ise, koloniyal döneme ait gösterişli bir konut olarak La Laguna'nın geçmişteki idari önemini yansıtıyor. Daha sonra, şehrin dini yaşamını şekillendiren etkileyici cephesi ve çok katmanlı iç mekan tasarımıyla Kathedral Nuestra Señora de los Remedios'u ziyaret ediyoruz. Tenerife Tarih ve Antropoloji Müzesi'nde adanın tarihine ve geleneklerine dalıyoruz, ardından sakin ve sanat dolu iç dekorasyonuyla Iglesia de San Agustín'de huzur buluyoruz. Constituciόn Parkı'nda kısa bir mola vererek dinlenme şansı yakaladıktan sonra, Belediye Pazarı'nda taze Kanarya adası lezzetlerini tadıyor ve yerel yaşamı izliyorsunuz. Ünlü İsa heykeli ve dini törenlerle dikkat çeken Real Santuario del Cristo'nun etkileyici atmosferini deneyimledikten sonra, cafeleri ve görkemli binalarıyla tarihi bir meydan olan Plaza del Adelantado'da turumuzu sonlandırıyoruz. Not: Bu güzergah bir döngü rotası değildir; başlangıç Palacio de Nava, bitiş noktası ise Plaza del Adelantado'dır.

Nava Sarayı

Şimdi La Laguna'nın en dikkat çekici yapılarından biri olan Nava Sarayı'nın önündeyiz. Hiç düşündünüz mü, 16. yüzyıldan kalma bir ev bugün nasıl bu kadar canlı ve etkileyici durabilir? İşte tam da burada durum böyle – Nava Sarayı 1585 yılında, 1500 yılından beri etkili bir aileye ait olan bir arazi üzerine inşa edilmiş.

Bu sarayı özel kılan sadece yaşı değil, aynı zamanda duvarlarında saklı olan tarih. 18. yüzyılda bina tamamen taşla kaplanmış ve ona karakteristik görünümünü kazandırmış. 1776 yılında Tomás de Nava y Grimón y Porlier, yani Villanueva del Prado’nun beşinci Markisi, bu taş kaplamayı yaptırmış. Saraya bugün hâlâ korunan yeni bir yüz kazandırmış.

Ana cepheye bir göz atın: İki katlı ve tamamen taştan yapılmış, simetrik pencerelere sahip. Giriş kapısı Korint düzeni sütunlarla çerçevelenmiş – göze hemen çarpan bir detay. Üst kattaki pencereler ise Toskan mimarisine özgü pilasterler ve üçgen alınlıklarla süslenmiş. Farklı mimari stillerin bu birleşimi, sarayı Kanarya mimarisinin bir şaheseri kılıyor; burada Manierizm, Barok ve Neoklasisizm bir arada görülüyor.

Biliyor muydunuz, 18. yüzyılda Nava Sarayı, entelektüellerin buluşma noktasıymış? "Tertulia de Nava" adındaki bu toplantılar, Aydınlanma dönemi boyunca burada zeki zihinlerin önemli fikirler paylaştığı ortamlar yaratmış. O zamanlar bu salonlarda yaşanan canlı tartışma ve fikir alışverişlerini rahatlıkla hayal edebiliriz.

Sarayın planı dikdörtgen şeklinde, iki iç avlusu ve arka bahçesi bulunuyor. Ne yazık ki bina şu anda restorasyonda, bu nedenle içini gezemiyoruz. Ancak sadece cepheye ve ardındaki tarihe bakmak bile burayı yürüyüşümüzde önemli bir durak yapıyor.

Son olarak küçük bir düşünce bırakmak istiyorum: Acaba bu sarayın taşlarında gizlenmiş kaç hikaye ve sır olabilir ki, bugün sadece üzerine düşünebiliyoruz? Nava Sarayı, sadece bir yapı değil; La Laguna'nın kalbinde yaşayan, tarih dolu bir parça.

Santo Domingo Kilisesi

Şimdi karşımızda La Laguna şehrinin siluetini 1527 yılından beri şekillendiren Santo Domingo de Guzmán Kilisesi duruyor. Hiç merak ettin mi, bir bina nasıl olur da pek çok hikayeyi içinde barındırabilir? İşte bu kilise bunun harika bir örneği.

Başlangıçta burada sadece küçük bir şapel vardı, ancak zamanla dini olduğu kadar kültürel açıdan da önemli bir yapıya dönüştü. Tenerife'nin koruyucu azizesi Candelaria Bakiresi'nin heykelinin ilk kez bu kutsal ziyaret yerinin dışına buranın koruması altına alındığını biliyor muydun? Bu, 1555 yılında gerçekleşti ve adanın tarihindeki önemli anlardan biri oldu.

Bir başka ilginç bilgi: Kilise içinde Azize Josè de Anchieta'nın vaftiz edildiği bir vaftizhane bulunuyor. Kendisi önemli bir şahsiyet; çünkü Brezilya'nın São Paulo şehrinin kuruluşuna katkı sağladı. Bu da Kanarya Adaları ile Yeni Dünya arasındaki bağların ne kadar eski olduğunu gösteriyor.

Ayrıca 18. yüzyılın ünlü korsanı Amaro Pargo burada defnedilmiştir. Kiliseyi cömertçe desteklemiş, ölü İsa heykelinin gümüş tabutunu bağışlamıştır; bu detay, gezintin sırasında aklında bulundurman gereken önemli bir bilgi.

İç mekanını merak ediyorsan, göz alıcı freskolar seni bekliyor. Sanatçı Mariano de Cossío, duvarlara Lepanto Savaşı ve diğer dini temalardan esinlenen sahneler çizmiş. Bu eserler, ada sınırlarını aşan önemli hikayeler anlatıyor.

Santo Domingo Kilisesi’nin önemi resmi olarak da tanındı: 1986'dan beri eski manastırla birlikte kültürel miras olarak korunuyor. 2008 yılında ise tüm kompleks Bien de Interés Cultural (Kültürel İlgi Alanı) ilan edilerek bu yerin korunması ve değerinin vurgulanması sağlandı.

Daha da yeni, 2025’ten beri burada Kanarya ve Flaman sanatından oluşan bir koleksiyonu keşfedebilirsin. Koleksiyonda Juan Lorenzo'nun bir retabeli ve Ambrosius Francken’in Son Akşam Yemeği tablosu da var. Bu sanat eserleri ziyareti daha da heyecanlı hale getiriyor ve Kanarya Adaları'nın zengin kültürel etkilerini gözler önüne seriyor.

Yani bir dahaki La Laguna gezinde unutma: Bu kilise sadece gezilecek bir yer değil, içinde pek çok bağlantı ve hikaye barındıran yaşayan bir tarih parçası. Peki ya sen, burada seni en çok hangi hikâye etkiler?

Casa de los Capitanes Generales

Bu etkileyici binaya bir bakın – Casa de los Capitanes-Generales. 1624 ile 1631 yılları arasında inşa edildiğini biliyor muydunuz? Bu yapıyı yaptıran kişi Diego de Alvarado-Bracamonte, o dönemin oldukça önemli bir figürüydü: sadece vali değil, aynı zamanda Tenerife ve La Palma adalarının en yüksek askeri komutanıydı. Bu yüzden evi güçlü bir duruşa sahip.

Hemen dikkat çeken özellik, burada kasıtlı olarak asimetrik bir şekilde yerleştirilmiş kırmızı yumuşak taşlardan yapılmış pencereler. Bu, binanın cephesine onu diğer yapılardan ayıran özel bir karakter kazandırıyor. Üstüne bakın – balkon, dayanıklı çıkıntılı taşlarla desteklenmiş; 17. yüzyıl mimarisinin gerçekten etkileyici bir örneği.

İç tarafını hiç merak ettiniz mi? Binada tamamen çevresi kapalı bir avlu bulunuyor. O dönemde bu sadece mimari bir özellik değil, aynı zamanda işlevsel bir çözüm: ışık ve hava tüm odalara ulaşabiliyor.

1705-1723 yılları arasında burada, Kanarya Adaları'nın en üst düzey askeri ve yönetim sorumluları olan altı Capitanes-Generales yaşadı. Bu bina sadece bir ev değil, aynı zamanda bir güç merkeziydi.

Günümüzde burada San Cristóbal de La Laguna Belediye Sarayı, turizm ofisi ve Uluslararası Kültürel Mirası Koruma Merkezi yer alıyor. Tarihi soluyan ve aynı zamanda canlı kalmayı başaran bir mekan.

Bir ilginç bilgi daha: Casa de los Capitanes-Generales, 1981 yılında yerel öneme sahip kültürel bir anıt olarak ilan edildi. Bu da binanın tarihini ve güzelliğini geleceğe koruma altına almak anlamına geliyor.

Yanı sıra, kırmızı tüf taşından yapılmış cephe sadece süs amacı taşımıyor, aynı zamanda Kanarya mimarisine özgü tipik bir özelliktir. Bu da binaya unutulmaz bir hava katıyor.

Dikkatlice bakarsanız, bina şehrin ana meydanı Plaza del Adelantado'nun hemen yanı başında ve Casa de los Corregidores ile bitişik konumda. Tarihi yakından yaşamak için mükemmel bir yer.

Son olarak küçük bir soru: Sizce bu bina bugün neden hala şehrin en önemli yapılarından biri? Cevap çok açık – geçmişle bugün arasında bir köprü kuruyor, sakinlerinin yüksek sosyal statüsünü gösteriyor ve La Laguna'nın tarihine yaşayan bir simge olarak hizmet ediyor.

Nuestra Señora de los Remedios Katedrali

Şu anda Tenerife'nin San Cristóbal de La Laguna şehrinin tam kalbinde bulunan etkileyici Nuestra Señora de los Remedios Katedrali'nin önündeyiz. Bu katedralin aslında 1515 yılında kurulduğunu biliyor muydunuz? Bu onu adanın en eski dini yapılarından biri yapıyor ve şehir de yakın zamanda 500. yıl dönümünü kutladı.

Peki, bu katedral bugün neden böyle görünüyor? Başlangıçta Kanarya adaları tarzında inşa edilmiş, ancak yüzyıllar boyunca birçok değişim geçirmiş. 19. yüzyılın sonunda, kötü durumda olduğu için eski kilise tamamen yıkılmak zorunda kalmış; sadece cephesi kalmış ki bu da orijinal zamana dair gerçek bir parça.

Yeniden inşa çalışmaları 20. yüzyılın başında başlamış ve 1913'te tamamlanmış. Cephe, Pamplona Katedrali'nden esinlenilerek neoklasik tarzda tasarlanmış. İçeride ise üç nefli, etkileyici bir kubbeyle süslenmiş neo-Gotik bir tarz var. Burada ne kadar çok zanaat ve özenli detay olduğunu hayal edin!

İçerideki sanat eserleri özel bir yere sahip; Mazuelos sunak ve Carrara mermerinden yapılmış sunak kürsüsü buna örnek. Bunlar katedrale sadece dini anlam katmakla kalmayıp, aynı zamanda sanat açısından da derinlik kazandırıyor ve içeride hemen hissediliyor.

Burada ilginizi çekebilecek bir soru: Katedralin koruyucu azizesi Virgen de los Remedios, kilise çok eski olmasına rağmen neden yalnızca 1997 yılında resmi olarak taçlandırılmış? Bu, La Laguna şehrinin 500. yıl dönümü kutlamalarında gerçekleşti ve şehir ile koruyucu azizesi arasındaki bağı özel şekilde vurguladı.

Bugün katedral sadece ibadet yeri değil, aynı zamanda kültürel bir buluşma noktasıdır. 1983 yılında Kültürel Miras olarak ilan edildi ve özel bir koruma altında. Burada durduğunuzda, Kanarya Adaları'nın hem geçmişini hem de bugününü yansıtan canlı bir tarihin tam içindesiniz.

Bir an durup cephenin detaylarına göz atın, içindeki atmosferi hissedin. Size ne anlatıyor? Bu duvarların hangi hikayeleri sakladığını düşünüyorsunuz? Nuestra Señora de los Remedios Katedrali sadece bir yapı değil; burada yaşayan ve inanan insanların zamanla şekillenen canlı bir tanığıdır.

Tenerife Tarih ve Antropoloji Müzesi

Şu anda, 16. yüzyılın sonlarından kalma etkileyici bir konak olan Casa-Lercaro'nun önündeyiz. Burası bugün Tenerife Tarih ve Antropoloji Müzesi'nin kalbi konumunda. Hiç düşündünüz mü, 400 yıldan fazla zaman önce Tenerife'de yaşamak nasıldı? Bu bina tam da bunu anlatıyor – adanın gelişiminden 20. yüzyıla kadar uzanan bir hikaye.

Casa-Lercaro, adayı fethettikten sonra burada yerleşen Cenevizli bir tüccar ailesi tarafından inşa edilmiştir. Sadece bir müze değil; aynı zamanda o dönemin Kanarya Adaları mimarisine canlı bir tanıklık yapmaktadır. Bilginize, bu ev UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alıyor, bu da Kanarya tarihindeki önemini gösteriyor.

İçeri girdiğinizde Tenerife'deki sosyal, ekonomik ve kültürel yaşama dair sergilerle karşılaşacaksınız. Geleneksel kıyafetlerden mobilya ve seramiğe, müzik aletlerinden daha fazlasına kadar Kanarya kültürünün çeşitliliği burada hayat buluyor. Eskiden bu eşyaların günlük yaşamda nasıl kullanıldığını ve hangi hikayeleri anlatabileceğini hayal edin.

Ancak Tenerife Tarih ve Antropoloji Müzesi sadece Casa-Lercaro'dan ibaret değil. Biraz dışarıda, Valle de Guerra'da bulunan 18. yüzyıldan kalma bir kır evi olan Casa de Carta da müzenin parçası. Burada Kanarya'nın kırsal yaşam tarzını keşfedebilir; tekstil ürünleri, mobilyalar ve tarım aletlerinin sergilendiği bölümlerle karşılaşabilirsiniz. Bu, Casa-Lercaro'nun şehir atmosferine hoş bir kontrast oluşturuyor.

Müze ayrıca Kanarya kültürel mirasını canlandıran atölye çalışmaları ve etkinlikler düzenliyor. Belki de programlardan birine katılarak tarihin içinde daha derinlere dalmak istersiniz.

Küçük bir öneri: Casa-Lercaro, Pazartesi'den Cumartesi'ye 09:00-19:00, Pazar ve resmi tatillerde ise 10:00-17:00 saatleri arasında açık. Giriş ücreti 5 Euro, Kanarya sakinleri için ise sadece 3 Euro. Daha fazla keşif yapmak isterseniz bunu değerlendirin.

Son olarak düşünmeniz için bir soru: Lercaro ailesi buraya yuvalarını kurduğundan beri Tenerife'de yaşam nasıl değişti? Bu müze, adanın tarihini yakından tanımanızı ve kendi gözlerinizle keşfetmenizi sağlıyor.

Aziz Augustinus Kilisesi

Şu anda Aziz Augustinus Kilisesi'nin önündeyiz; tarihi 1515 yılına kadar uzanıyor. Başlangıçta Augustinus keşişleri tarafından kurulan bu kilise, sadece dini değil, aynı zamanda eğitim açısından da Kanarya Adaları için çok önemli bir manastırın parçasıydı. Biliyor muydunuz, bu manastır bir zamanlar bölgedeki ilk üniversiteye ve tek lise seviyesindeki okula ev sahipliği yapıyordu? Burada nesiller boyunca eğitimin ne kadar değerli olduğu belli oluyor.

Bugün gördüğünüz kilise orijinal bina değil. 1964 yılında çıkan yangın neredeyse her şeyi yok etti; önümüzdeki etkileyici cephe dışında. Bu cephe 18. yüzyıla ait ve barok mimarinin dikkat çeken bir örneği olarak şehrin simgelerinden biri.

İlginç bir detay: Kilisenin yönü, yaz gündönümünde tam olarak batıya bakacak şekilde ayarlanmış. Bu, o dönemin yapımcılarının astronomik hesaplamaları dikkate aldıklarının bir göstergesi. Düşünün, bu özel günde güneş tam olarak kilisenin içinden parlıyor; mimari ile doğanın büyüleyici bir uyumu.

Cepheye ek olarak, özellikle Rönesans tarzındaki manastır avlusu gibi manastırın bazı bölümleri ayakta kalmış. Bu alanlar bize buranın tarihini ve yapım tarzını anlamamızda yardımcı oluyor. Kilise artık ibadete açık olmasa da, manastırın ruhu yaşıyor: Manastır kompleksi bugün Eğitim Lisesi olan Canarias-Cabrera-Pinto Enstitüsü'ne ev sahipliği yapıyor ve burada eğitim mirası devam ediyor.

1983 yılından beri Aziz Augustinus Kilisesi, Kanarya Adaları'nın tarih ve kültüründe çok özel bir yeri olduğunu belirtmek için resmi olarak koruma altına alınmış. Son olarak, 2025 yılında kalıntılar restore edilip halka açıldı; böylece bu tarihi miras canlı tutuluyor.

Burada dururken sadece eski bir kilisenin değil; eğitim, mimari ve tarih açısından benzersiz bir mekanın önündesiniz. Cepheyi dikkatle inceleyin ve bu duvarların şekillenmesinde emeği geçmiş nesilleri düşünün. Sizin tahmininize göre, bu taşlar hangi hikayeleri anlatabilir?

Constitución Parkı

Şimdi Tenerife'nin San Cristóbal de La Laguna kentinin tarihi merkezinde, Constitución Parkı'ndayız. Biliyor muydunuz, bu park sadece dinlenmek için bir yer değil, aynı zamanda Kanarya Adaları kökenli önemli kişiliklerle de bağlantılı? Mesela burada, ünlü Kübalı şair José Martí ve Venezuela'nın bağımsızlık savaşçısı Simón Bolívar'ın anıtları bulunuyor. İkisi de Kanarya kökenli – bu bağlantı, ilk bakışta sizi şaşırtabilir.

Park 1978'de açıldı ve o zamandan beri sürekli yenilendi. Son büyük düzenlemede, parkın içine bir gölet ve iki çocuk oyun alanı eklendi. Burada bir soru var: Bir kamu parkı ne kadar kapsayıcı olabilir? Şubat 2025'te buraya özel bir tekerlekli sandalye salıncağı yerleştirildi – bu, buranın herkes için erişilebilir olması gerektiğinin gerçek bir göstergesi; ister hareket kısıtlılığı olsun, ister olmasın.

Peki burası nasıl bir yer? Geniş yolları düşünün; bebek arabası veya tekerlekli sandalye ile rahatça geçebilirsiniz. Yanında Camino-Largo isimli yürüyüş yolu var, bu yol Kanarya hurma ağaçlarıyla çevrili. Şehir içinde doğayla baş başa kalmak için harika bir mekân.

Park yıl boyunca açık ve giriş tamamen ücretsiz. Devam etmeden önce kısa bir mola vermek için ideal bir yer. Sonra tekrar ziyaret etmek isterseniz adres: Quintín Benito Caddesi 37.

Biz burada dururken, bir düşünebiliriz: Tarihi, doğayı ve modern kapsayıcılığı böyle ustalıkla birleştiren başka kaç yer var? Constitución Parkı, bir parkın sadece yeşil bir alan olmanın ötesine geçip hikayeler anlattığını, kültürleri bir araya getirdiğini ve herkes için alan yarattığını gösteriyor.

Mercado Municipal

İşte karşımızda, tarihi dokusunun kalbinde yer alan Mercado Municipal de La Laguna var. Hiç düşündün mü, yöre halkı taze gıdalarını nereden alıyor? İşte tam burada, sadece alışveriş yapılan bir yer değil, aynı zamanda canlı renkler ve hayat dolu bir buluşma noktası olan bu pazarda.

Pazar, sabah erken saatlerde açılıyor – pazartesi günleri 07:00 ile 14:00 arasında, diğer günlerde ise sabah 06:00’dan itibaren. Yani buraya erkenden gelip en taze ürünleri keşfetme şansın var. Özellikle salı, perşembe ve cumartesi kurulan çiftçi pazarları çok ilgi çekici. Burada yerel üreticilerden direkt ürünler bulabilirsin – eğer otantik Kanarya ürünlerini tatmak istiyorsan, burası gerçek bir gizli cennet.

İçeri adımını attığın anda, girişteki renkli çiçek bölümüne mutlaka dikkatini çekeceksin. Çiçekler sadece görsel güzellik sunmakla kalmıyor, aynı zamanda içeride seni bekleyen çeşitlilik ve tazeliğin de bir simgesi. Taptaze meyve ve sebzeden, taze et ve balığa kadar, bölgeye ve geleneklerine dair güçlü bir bağ hissediliyor.

Ana pazarın yanında, ilk bakışta belki biraz farklı gelebilecek bir bölüm var: Kumaşlar, ayakkabılar ve hatta canlı hayvanlar burada satılıyor. Sanki pazarda küçük başka bir pazar gibi; bu da buradaki ürün çeşitliliğinin ne kadar geniş olduğunu gösteriyor.

Araç park yeriyle ilgili endişelerin varsa, merak etme! Pazarın hemen yanında ücretsiz otopark alanları bulunuyor ve hareket kısıtlılığı olan ziyaretçiler için özel park yerleri de mevcut. Ayrıca pazar, engelli dostu şekilde tasarlandığından herkes rahatlıkla giriş çıkış yapabiliyor.

Bu pazarı özel kılan ne? Yalnızca ürünlerin kalitesi değil, aynı zamanda atmosferi. Burada yerel halk ve ziyaretçiler bir araya geliyor, sohbet ediyor ve Kanarya kültürünü yakından deneyimliyor. O halde neden biraz durup taptaze kokuları içine çekmeyesin ve belki de güzel bir hatıra almak için küçük bir tur atmayasın?

Şimdi gözlerini iyice aç: İlk olarak hangi renkler ve kokular senin dikkatini çekiyor? Ve hayal edebiliyor musun, bu tezgahların ardında ne kadar tarih ve günlük yaşam saklı? Mercado Municipal de La Laguna, sadece bir pazar değil – keşfedilmeyi bekleyen canlı bir şehir parçası.

Real Santuario del Cristo

Şimdi karşınızda, sadece mimarisiyle değil, aynı zamanda duvarlarının ardında saklanan hikâyeyle de etkileyen Real Santuario del Santísimo Cristo de La Laguna var. Biliyor muydunuz, burası Tenerife'deki ilk Fransiskan manastırıymış? İnşaatı 1506 yılında başlamış, yani tam 500 yıldan fazla önce, ve 1580'de tamamlanmış — ada o zamanlar bugün olduğundan çok farklı görünüyormuş.

Bu yeri özel kılan nedir? Burada tapılan Santísimo Cristo de La Laguna'nın ahşap heykelidir. Bu figür, Kanarya Adaları'ndaki en önemli dini tasvirlerden biridir ve oldukça hareketli bir geçmişe sahiptir. 1810 yılında çıkan bir yangın neredeyse tüm manastırı yok etmiş, ama mucizevi bir şekilde İsa figürü, çan kulesi ve kölelik evidir korunmuş. Bu gerçek bir küçük mucize gibi, değil mi?

Yeniden inşaat hızlıca başlamış ve 1811'de santuario tekrar ziyaretçilere açılmış. Şimdi gördüğünüz kilise sade ama zarif bir bazilika; uzunluğu yaklaşık 46 metre, genişliği ise 8 metredir. İçeride özellikle süslü bir gümüş sunak göze çarpar — tam ortasında İsa figürü yer alır.

Başka bir ilginç detay: 1906 yılında Kral XIII. Alfonso bu kutsal mekâna "Real" yani "Kraliyet" unvanını vermiş. Sadece iki yıl sonra, 1908'de Papa X. Pius'tan papalık unvanı almış — bu da buranın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. 2008'de ise yüzüncü yılı, Vatikan bayrağı açılarak büyük bir törenle kutlanmış.

Turin Kefeni'ni duydunuz mu? 2014'ten beri burada onun bire bir kopyası var — İspanya'da sadece iki tane olanlardan biri. Bu da santuario'yu dini sanat ve tarih meraklıları için ayrı bir çekim merkezi yapıyor.

Her yıl 14 Eylül'de Santísimo Cristo de La Laguna onuruna büyük kutlamalar yapılır. O zaman şehrin en büyük meydanı Plaza del Cristo, hacılar ve ziyaretçiler için canlı bir buluşma noktası olur.

Burası nasıl gidilir diye merak ediyorsanız: Santuario'ya otobüs veya tramvayla kolayca ulaşabilirsiniz. Araba ile geliyorsanız, engelli bireyler için yakınlarda park imkânları vardır.

Burada dururken, son birkaç yüzyıl içinde burayı ziyaret eden; dua eden ya da sadece atmosferini hissetmek isteyen ne çok insanın olduğunu hayal edebilirsiniz. Tarih soluyan ve bugüne kadar canlı kalan bir mekân burası.

Loading...

LOCOVOX uygulamasını zaten yükledin mi?

İçeriği bildir